YAZILAR

Whitney Houston Ardından


Dünyada kalan için her ölüm erken gibi, hele ki sevdikleri söz konusu olduğunda. Nice hayaller kurulur birlikte, yapılacak güzel şeyler için gün sayılır. Mesleğinin zirvesinde olup ta ani ölümler bir şok tesiri yapar çoğu kişiye. Önce inanamaz insanlar ölüm haberine. Yakıştırılmaz gençliğine, makamına…

Her ölüm acıdır ama meşhur insanların bu dünyaya vedası daha da acılaştırır ölümü. Fani dünyanın en büyük hakikatiyle burun buruna getirir bizi. Bir anda bütün planlar bozulur,kavrayamaz ilkin bu haberi insan. Hayır olamaz der ,ama yaşanabilecek en büyük tecrübeyi yaşamıştır her fani gibi o da.

Birden farkındalık duygusu bizi sarıp sarmalar. Sevgilerimiz depreşir ve derinleşir. Onsuz bir dünyanın tesellisi onun bıraktıklarında aranır. Bazen çekilen filmlerde, bazen söylenmiş romantik şarkılarda bazen de aşk repliklerinde hissedilir özlem duygusu. Reyting rekorları kırar vefatından sonraki her eser kendi sahibi için..
Bunca sevenine rağmen hep yarım kalan bir açlığı doldurma gayreti neticesiz kaldığında ölüm kendi eliyle arzulanan bir sonuç oluyor ne yazık ki.
O ışıltılı, parlak dünyanın arkasında çok insanın bilmediği nice dehlizler nice labirentler fark ettirmeden yavaş yavaş kendine çeker o ruhları. Sahnenin ışıltılı hali sürmez çok kere sahne arkasında. Sadece güler yüzleri, seyirciye o içten sevgileri, muhteşem performansları ve bizi başka dünyalara götürecek tarzdaki icraları, onları bizim dünyamızda çok öte bir yere koyar. Her dinlediğimizde içe dönük duygularımızı kaç kez depreştiren bu sanatçı ruhlar beklide bize yaşattıkları duyguları kendi dünyalarında yaşamaya hiç imkân bulamadılar kim bilir?

Onlar içli sesleriyle, bir insanın içine dokunarak oluşturdukları duygu selini çoğu kere kendi iç dünyalarından esirgediler.
Sevilmenin, hayran olunmanın ağırlığı, gerçek sevmeye inkılâp edemediği zamanlarda, sevgilerin altında kalıp ezilmekte bu şahika insanların riskleri oldu hep. Sayısız sevenin karşısında veren olmak ve almadan, gönül dünyası dolmadan vermek ne kadar fedakâr bir veriştir oysa. Defalarca dinlediğimiz halde bıkmadan tekrar dinleme arzusu doğuran bu sesler gerçek varlık adına seslendiğinde o bıkmadan usanmadan dinleyiş başka bir boyut kazanıyordu oysa.

Bugün 12 Şubat 2012. Haberlerde ünlü şarkıcı Whitney Houston’un ölüm haberini geçtiler. “I will always love you” (Seni daima seveceğim) şarkısıyla hepimizin dünyasında sevginin neler yapabileceğini gösterdiği Bodyguard filmini hatırladım bir kez daha.
Mesleğinin zirvesinde olan Witney Houston’un ani ölümü aslında ilk değildi. Pek çok ünlü ani ölümleriyle sevenlerini üzmüştü. Beklenmedik bu ölümler meşhurların hayatlarını bir kez daha başka açıdan değerlendirmeye neden oldu. Yakın zamanda ölen Grammy ödüllü İngiliz şarkıcı Amy Winehouse'nin vefatıda sevenlerini yasa boğmuş ve anlam verilememişti. Independent gazetesi, Amy'nin ölümünü "Müziğin sorunlu dâhisinin üzücü ancak kaçınılmaz sonu" manşetiyle duyururken, Observer gazetesi Winehouse'un; 27 yaşında, içki ve uyuşturucuyla savaşını kaybettikten sonra dün evinde ölü bulunduğunu aktardı. Gençliğinin zirvesinde bir kişi neden ölümü tercih etmişti. Pek çok hayranının olması mutluluk için yeterli değildi onun için belki de.

İlklere imza atan, Michael Jackson‘ın aramızdan ayrılışı da bir deprem etkisi yapmıştı dünyada. Kendisine has üslubu, sesinin farklı rengi ve mükemmel sahne performansıyla bir fenomendi çok kişi için Jackson. Sahneye getirdiği farklı tarzıyla sadece sesiyle değil sahnesiyle de onu önde kılmıştı. Ama o da mesleğinin zirvesinde meçhul bir şekilde aramızdan ayrıldı.

Bu kervana dünyaca tanınan pek çok meşhuru koymak mümkün. Sonsuz sevgi ve merhamet sahibi yüce kudret şu evreni muhabbetinin bir tezahürü olarak var etmiş. Sevmiş kâinatı ve sevmiş mahlukatı. Hususiyle de insanı. Sevgiler neticede ondan gelip Ona yönelmiyorsa eksik ve kusurlu kalmaya mahkum kılınıyor.

Kim ne için severse sevsin siz gerçek sevene kavuşamadığınız zaman sevgi pınarı mecrasını bulamadan akıp gidiyor divanece. Meşhur olmak, sevilmek insanların içinde yanan bir şehvet gibi kimileri için. Ama yanan şey yakıyor beklide yavaş yavaş sahip olmak isteyenleri. Zehirli bir bal gibi. Tadı hoş gelir ilkinde ama ilerisi tadı acıya çevirecek kadar can yakar.

Her şöhretin ani vedası bana bunları hatırlatır. Bir bedel midir, yoksa bunalmışlık mıdır? bilinmez ama şöhretin bir bedeli elbet oluyor. O bedeli taşımak elbette güç istiyor, yürek istiyor.

Allah hepimizin akıbetini hayretsin.

Tasarım: mbirgin